Selâm ve dua ile…
Millet unutmuş veya millete unutturulmuş olabilir; biz sürekli yaptığımız gibi yine hatırlatmaya, kinimizi taze tutmaya devam edeceğiz. Batıcı Kemalist rejim merkezine İslâm düşmanlığını alarak inşa edilmiştir ve bu rejimin banileri doğrudan İslâm düşmanıdır!
Bunu her fırsatta spor olsun diye söylemiyoruz! Belki tek tek söylenince hafif görülen melanetleri arka arkaya bütün hâlinde paylaşırsak, bunu niçin söylediğimiz daha iyi anlaşılır. Hilâfeti ilga eden, İstiklâl Mahkemeleri kurup şapka giymeyenleri asan, İslâm harflerini yasaklayan, tekbir, ezan, kamet, sala ve hutbeyi Türkçeleştiren, hacca ve umreye gidilmesini yasaklayan, Ayasofya'yı müzeye çeviren, Müslümanlara zorla gâvur kisvesi giydirip giymeyenleri de idam eden, cami ve mescitleri ahıra çeviren, tekkeleri kapatan, Kur'ân-ı Kerim basılmasını, öğretilmesi dinî eğitim verilmesini yasaklayan, vakıfları kapatan, Batılılaşmayı hedef haline getiren, Allah’tan ve ahlâktan bahsedilmesinin önüne geçenlerden etimizle, kemiğimizle nefret ediyoruz. Çünkü elhamdülillah Müslümanız ve bunları bilen bir Müslüman’ın, bunları yapanların adını duyduğu anda midesinin kalkmamasına da anlam veremiyoruz!
Zira İslâm büyüğü Abdülhakîm Arvâsî Hazretlerinin şu ifadelerini hatırlatalım: “Bunu bilerekten “habis rûh”a muhabbet eden kâfirdir. Bilmeyenler, ma'zurdur. Bilmemek ise imkânsızdır; meğerki kör ola. Bunlara buğz ve düşmanlık büyük ibadettir.”
Tüm bunlar ortada iken, Kemalizmin müesseseleşmiş hâli olan CHP’ye ve dolayısıyla rejime muhalefet ederek Müslüman Anadolu halkının teveccühünü kazanıp iktidara gelen AK Parti, 20 senede ruh ve mânâ imarına dair tek bir adım atmadığı gibi 15 Temmuz sonrasında rejime ve bânisine sımsıkı sarılarak ayakta kalmaya çalışıyor. Bunu yaparken de, Müslümanların itikadıyla taalluk edecek bir şekilde İslâm düşmanlarına yaveler diziyor, güzellemeler yapıyor. Oysa, “Bir din düşmanının yaptığı bir duvara bile ‘aman ne güzel’ demekten dolayı kalbe menfî bir tesir ârız olur. Zira onun fiilini veya eserini beğenmek, o Allah düşmanının îtibârını yükselteceğinden, Cenâb-ı Hakk’ın gazabını celbeder.” Müslüman kisvesiyle Kemalist rejimin gardiyanlığına soyunanlar kör müdür yoksa bunları görmek işlerine mi gelmiyor?
Yine ve yeniden anlaşılmaktadır ki, bir İslâm rejimi kurulmadan başımıza gelecek belanın defi de mümkün olmayacaktır.
Kapağımızda bu meseleyi işledik Müslümanlara yapılan melanetleri umursamadan İslâm düşmanlarını yüceltenlere “Kör müsünüz yoksa işinize mi gelmiyor?” diye sorduk. Ömer Emre Akcebe, kapak mevzumuzu “Türkiye’nin Meselesi İktisadî Mi, İtikadî Mi?” başlıklı yazısında işledi.
Tarihçi-Yazar Said Alpsoy ile Kemalist rejimin bu millete verdiği zararları ve AK Parti iktidarının her geçen gün Kemalizm’e daha çok yanaşmaya çalışmasını konuştuk.
Harun Şimşak, “Müslümanların Nefs Emniyeti Cürümü” başlıklı yazısında son dönemde tüyleri diken diken eden, havsalamızın dahi almayacağı cinayet, tecavüz ve zulümlere değiniyor ve rejimin bu şekilde sürüşünü de uyuşuk, ölü ruhlu Müslümanlara bağlıyor.
Çakal Carlos, “Abimael Guzmán ve Sendero Luminoso” başlıklı yazısında Peru’yu işliyor.
Orta sayfamızda Kemalist rejimin inşa sürecinde İslâm düşmanlarının Müslüman milletimize yaptığı kötülüklerden bazılarını işledik.
Osman Temiz, “Sürece Taalluk Eden Veçhesiyle Aynadan Yansımalar” başlıklı yazısında modern spora temas ediyor.
Abdulkerim Kiracı, “Sadreddin Konevi”nin hayatını ele alıyor.
Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.
Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle…
Allah’a emanet olun…
top of page
15,00₺Fiyat
bottom of page